ortak — òrtāk m <G ortáka, V ȍrtāče, N mn ortáci> DEFINICIJA 1. suradnik u zajedničkom (trgovačkom) poslu ili obrtu; partner, kompanjon 2. pejor. sudionik, kompanjon u nepoštenom poslu ETIMOLOGIJA tur … Hrvatski jezični portal
ortak — I, 99, 439; II I, 71 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
ortak — is., ğı 1) Birlikte iş yapan, ortaklaşa yararlarla birbirlerine bağlı kimselerden her biri, şerik, hissedar Bırakın ortağıma bir telefon edeyim. H. Taner 2) Kuma Kendi üstüne bir ortağın getirilmesi Emeti nin pek ziyade gücüne gitmişti. E. E.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortak yüklem — is., dbl. Birden çok öznenin bağlı bulunduğu yüklem Biri kalemi aldı, öbürü kitabı. cümlesinde aldı ortak yüklemdir. Biri gezmeye, biri çalışmaya gitti. cümlesinde gitti ortak yüklemdir … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortak mülkiyet — is. Malların ortak kullanımı … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortak nesne — is., dbl. Birden çok yüklemin bağlı bulunduğu nesne Postacı adresi buldu ama bize bildirmedi. cümlesinde adresi ortak nesnedir … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortak ölçülmez sayılar — is., ç., mat. Aralarında ortak tam bölen bulunmayan sayılar … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortak özne — is., dbl. Birden çok yüklemin bağlı bulunduğu özne Dileklerine eremeyenler gelir, aynı yerde hiddetle haykırır, yumruklarıyla kapıları, perdeleri döverlermiş. cümlesinde dileklerine eremeyenler ortak öznedir … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortak payda — is. Asgari müşterek Asgari müşterek terimi aslında, bir matematik terimidir. Öz Türkçesi de ortak payda olan bu terim üzerine küçük bir fıkra anlatabilir miyim? H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortak olmak — bir şeyi paylaşmak veya bir şeye katılmak Kadınları hayata ortak olmayan millet öksüzdü, yarı kuvvetini kullanamıyor demekti. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük